Güç, Beden ve Toplum: Bir Siyaset Bilimcinin Gözünden Helmint Enfeksiyonları
Toplumların nasıl yönetildiğini, iktidarın bedenler üzerindeki görünmez gücünü anlamak için yalnızca parlamentolara, partilere ya da anayasal düzlemlere bakmak yeterli değildir. Gerçek iktidar, insanın en içsel alanına —bedenine— nüfuz ettiğinde kendini gösterir. Bu yüzden bir siyaset bilimci olarak beden politikalarını anlamak, hastalıkların toplumsal anlamını çözümlemek kadar önemlidir. Helmint enfeksiyonları da bu bağlamda yalnızca tıbbi bir olgu değil, aynı zamanda toplumsal yapının, ekonomik eşitsizliklerin ve iktidar ilişkilerinin canlı bir yansımasıdır.
Helmint Enfeksiyonları Nedir?
Helmint enfeksiyonları, insan vücuduna yerleşen ve uzun süre yaşayan parazitik kurtların neden olduğu hastalıklardır. Bu enfeksiyonlar genellikle bağırsak solucanları (örneğin Ascaris, Trichuris, Taenia) ya da kancalı kurtlar aracılığıyla gelişir.
Fakat bu tanım yalnızca biyolojik bir başlangıç noktasıdır; siyaset bilimi açısından bu olgu, bedenin bir mikro iktidar alanı olarak işlediği bir sistemin metaforudur.
Helmintlerin bireyin içine yerleşmesi, tıpkı iktidar mekanizmalarının toplumun dokularına sızması gibidir. Görünmezdir, süreklidir ve çoğu zaman “normalleştirilmiş” bir varlıktır. Peki, bu durumda kim gerçek “parazit”tir: bireyin bedenine yerleşen kurt mu, yoksa adaletin damarlarına yerleşen sistem mi?
İktidarın Mikroskobik Yüzü
Michel Foucault’nun “biyopolitika” kavramını hatırlayalım. Devlet, artık sadece sınırları değil; yaşamı, sağlığı, doğurganlığı ve ölümü yönetir. Helmint enfeksiyonları gibi hastalıklar da bu biyopolitik alanın içindedir. Bir ülkenin sağlık politikası, hijyen sistemi veya eğitim düzeyi, enfeksiyon oranlarını doğrudan etkiler.
Yani bu parazitik süreç, aslında iktidarın görünmez bir göstergesidir. Yoksul bölgelerde helmint enfeksiyonlarının yaygın olması, yalnızca bir “sağlık sorunu” değil, yapısal bir eşitsizliktir.
İktidar burada yalnızca hükümetler biçiminde değil, aynı zamanda kültürün, kurumların ve ekonomik ilişkilerin dokusuna işlemiş bir “normlar ağı” olarak karşımıza çıkar. Parazitin bedene yerleşmesi, bu güç ilişkilerinin bedensel tezahürüdür.
Kurumlar, Vatandaşlık ve Görünmez Bedenler
Toplumda sağlık sistemleri, tıpkı anayasal kurumlar gibi, bireyin korunması için var olduğunu iddia eder. Ancak pratikte, birçok birey bu “kurumsal koruma kalkanı”nın dışında kalır.
Helmint enfeksiyonları en çok çocukları, kadınları ve düşük gelirli vatandaşları etkiler. Bu durum, “vatandaşlık” kavramının adaletli uygulanmadığını gösterir.
Bir devlet, eğer vatandaşlarının beden sağlığını eşit düzeyde koruyamıyorsa, aslında demokrasi iddiasını içten içe yitirir.
Burada kadınların toplumsal katılımı belirleyici bir fark yaratır. Kadınların eğitim, hijyen ve çocuk sağlığı üzerindeki etkisi, helmint enfeksiyonlarını önlemede en etkili faktörlerden biridir. Kadınların demokratik süreçlere aktif katılımı, yalnızca politik bir kazanım değil, biyopolitik bir devrimdir.
Erkeklerin Güç Odaklı, Kadınların Etkileşim Odaklı Yaklaşımları
Erkeklerin siyasal davranışı çoğu zaman stratejik, rekabetçi ve güç merkezlidir. Bu yaklaşım, devlet politikalarında da kendini gösterir: hastalıkla mücadele çoğu zaman bir “savaş” metaforu üzerinden yürütülür.
Oysa kadınların yaklaşımı daha çok dayanışma, bakım ve etkileşim odaklıdır. Bu iki yaklaşım birleştiğinde, toplumun hem koruyucu hem dönüştürücü gücü artar.
Helmint enfeksiyonlarıyla mücadelede bu iki bakışın sentezi, hem politik hem toplumsal anlamda sürdürülebilir bir sağlık politikası oluşturur.
İdeoloji, Hijyen ve İktidarın Yeniden Üretimi
Her ideoloji, toplumsal hijyeni kendi çıkarına göre tanımlar. “Temizlik” kavramı bile ideolojik bir araç haline gelir. Bazı toplumlarda hastalık “ahlaki zayıflık” olarak etiketlenir; bazılarında ise “yoksulluğun kaçınılmaz sonucu” olarak kabul edilir.
Bu dil, hem bedenleri hem de düşünceleri kontrol altına alır. Helmint enfeksiyonları, bu anlamda, ideolojinin toplumsal bağışıklık sistemini nasıl şekillendirdiğini anlamamıza yardımcı olur.
Helmintler, yalnızca vücudu değil; toplumun yapısal dengesini de işgal eder. Peki, sizce hangi sistem parazitten daha tehlikelidir — bireyin bedeninde yaşayan mı, yoksa onun hayatına hükmeden mi?
Sonuç: Bedenin Siyaseti, Siyasetin Bedeni
Helmint enfeksiyonları, tıbbın konusu olmaktan çok daha fazlasıdır. Onlar, iktidarın, toplumsal eşitsizliklerin ve vatandaşlık anlayışının görünmeyen izdüşümleridir.
Bir toplumun sağlık düzeyi, aslında onun demokrasi düzeyini yansıtır. Eğer bir ülkede insanlar parazitlerle ya da yoksullukla mücadele ediyorsa, orada asıl hastalık sistemin kendisidir.
Helmint enfeksiyonları nedir? sorusu, bu yüzden yalnızca biyolojik değil; politik bir sorudur. Çünkü her parazit, bize şu soruyu sordurur:
“Gerçekte kim kimi kontrol ediyor — beden mi iktidarı, yoksa iktidar mı bedeni?”